Posts by Proloterapinedir

THERAFLEX TEDAVİ SİSTEMİ NEDİR? HASTALARA NASIL YARDIMCI OLUR?

Omurganın verimli çalışması için hem esnek hem de dayanıklı olması gerekir. Omurga esnekliğini kaybettikçe omurgada bulunan eklemler ve diskler daha fazla yüklenmeye ve gerilmeye maruz kalır.

Omurga problemlerini tedavi için omurganın esnekliğini ve dayanıklılığını devam ettirmek gerekir.  Bel, boyun ve sırt bölgesinde ağrıya yol açan her hangi bir blokajı, kilitlenmeyi ve tutukluğu olabildiğince erken tedavi etmek gerekir. Theraflex bu amaçla geliştirilmiş bir tedavi yöntemidir.

 

Omurga-tedavisinde Theraflex

 

Theraflex nasıl çalışır?

Bilgisayar kontrollü theraflex tedavi sistemi 4 adet pistonu olan biyonik bir el gibi çalışır. Omurgadaki iki komşu eklemdeki fark edilebilen veya fark edilemeyen blokajları, kilitlenmeleri açmak için kullanılan hafif, güvenli ve etkili bir tedavi yöntemidir. Bir çeşit bilgisayarlı manuel tedavi yöntemidir. Elle yapılan manuplasyonlara göre çok daha güvenli ve etkilidir.

 

Theraflex çalışma metodu

 

Geleneksel manuel tedavi tekniklerinde terapist omurga eklemlerindeki blokajları çözmek için parmaklarını ve ellerini kullanır. Ancak unutulmamalıdır ki omurga eklemleri parmaklardan çok daha güçlü ve büyüktür, bu sebeple birçok terapistin elleri bu işlemden zarar görür. Çoğu zaman etkili bir tedavi sağlanamaz. Bazen kontrolsüz manuel tedaviler hastaların zarar görmelerine de sebep olabilir.

Theraflex tedavi sisteminde iki komşu omurun yan çıkıntılarına değişen derecelerde basınç uygulanarak blokajlar çözülür. Aynı seansta omurgadaki birçok eklem problemi tedavi edilebilir.

Ağrılı omurga hastalıkları ile ilgili yeni geliştirilen theraflex tedavi yöntemi İngiltere’de birçok klinikte başarılı bir şekilde 20 yıldır kullanılmaktadır. Theraflex İngiltere dışında ABD’de de kullanılmaya başlanmıştır.

Theraflex refleks tedavisi adını verdiğimiz bu tedavi metodu; güvenilir, ekonomik ve etkili bir tedavi yöntemidir.

 

Theraflex Refleks Tedavisi

 

Etkinliği ilk seanstan itibaren başlayan bu yöntem;  omurganın mekanik kaynaklı her çeşit probleminde ve her yaşta kullanılabilir,  beş veya daha az seansta sonuç alınabilir. Birçok kişi ve birçok hastada hızlı ve etkili bir iyileşme sağlar. Bu cihaz aynı zamanda ağrısı olmayan ancak omurga esnekliğindeki azalmadan dolayı şikâyetleri olan hastalarda da kullanılmaktadır (omurga gençleştirme, spinal wellness).

Theraflex tedavisi  ilaçsız, ameliyatsız, iğnesiz, zararlı bir zorlama işlemi olmadan, omurgayı tedavi edici, koruyucu ve yenileyici bir tedavi yöntemidir.

Eğer bel ağrısı çekiyorsanız ve omurga problemlerinden dolayı hareket kısıtlılığından şikâyet ediyorsanız, Theraflex tedavisi sizin tam aradığınız bir yöntemdir.

 

Bel Ağrı Tedavisi'nde Theraflex Tedavi Sistemi

 

Theraflex tedavi sistemi üç aşamada gerçekleştirilir;

1-Spazm çözme modu; omurganın sonraki işlemlere hazırlanması için kaslardaki spazmı gidermek amacıyla yapılır.

2-Reflex modu; omurga kasları ve kas gruplarındaki germe reflekslerini uyarmak için uygulanır.

3-Mobilizasyon modu; nazikçe ve sürekli bir şekilde eklem blokajlarını (kilitlenmelerini) çözmek amacıyla yapılır.

 

Theraflex hangi durumlarda kullanılır?

  • Bel, boyun ve sırt fıtıkları ve bunlara bağlı ağrıları
  • Omurganın mekanik kaynaklı ağrı sendromları
  • Günlük yaşam aktivitelerini, iş ve mesleki faaliyetleri, spor aktivitelerini kısıtlayan omurga hastalıkları
  • Trafik kazası ya da yüksekten düşmeler sonucu oluşan ve uzun süren whiplash yaralanmaları
  • Doğum sonrası devam eden bel ağrıları
  • Omurga esnekliği gerektiren golf, tenis, kayak gibi sporlar ile ilgilenenlerde ve omurganın yeterince esnek olmaması durumlarında
  • Bel ameliyatı geçirdikten sonra devam eden ağrı ve omurga tutukluklarında
  • Boyun tutukluklarında
  • Baş ağrılarında
  • Uzun süre bilgisayar kullanımına bağlı omurga sorunlarında
  • Siyatik ağrılarında
  • Sık tekrarlayan bel, boyun ve sırt tutulmalarında
  • Ağır bedensel iş yapanlarda omurga esnekliğini devam ettirerek omurgayı korumada
  • Sağlık için kuvvetlendirme ve güçlendirme egzersizlerine başlayan kişilerde
  • “Bununla yaşamaya alışacaksın” denilen, kronik ve zamanla kötüleşme potansiyeli olan omurga ağrısı sendromlarında
  • Uzun süre ayakta durmakla ya da oturmakla ortaya çıkan kronik bel ağrılarında.
  • Skolyozu olan hastalarda; therafleks refleks tedavisi skolyoza bağlı omurga eğriliklerinde, çok uzun süreli şikâyeti olan hastalarda bile tahmin edilemeyecek derecede düzelmeler sağlamaktadır.

KUYRUK SOKUMU AĞRISI (KOKSİGODİNİ, KOKSİDİNİ)

Koksiks omurganın sakrumdan, sonra en alt ucunda bulunan kısmıdır. Sakrumla eklem yapar. Kuyruk sokumu adı da verilen koksiks  4 küçük omurdan oluşur. Bu küçük kemikler ayrı veya kaynamış olabilir. Tümü birden koksiksi (kuyruk sokumunu) oluşturur. Çeşitli kaslar, tendonler ve ligamanlar bu kemiğe yapışır. Koksiks aynı zamanda otururken vücudu destekler.Kuyruk-Sokumu-agrisi

Kuyruk sokumu ağrısı sık karşılaşılan ve tedavisi zor olan bir hastalıktır. Hafif vakalar olmakla birlikte bazen hastanın hayat kalitesini ileri derecede bozabilir.

Tıbbi olarak koksigodini ya da koksidini olarak tarif edilen bu duruma aslında bir dizi hastalık sebep olabilmektedir. Koksigodini, kadınlarda erkeklere göre 5 kat daha fazla ortaya çıkmaktadır.

 

Kuyruk Sokumu Ağrısı Nedenleri:

Koksigodini; geçmişte geçirilen oturarak düşme sonucu oluşan travmalar, sert zemine uzun süre oturma, aşırı zayıf olma, doğum sırasında koksiks kemiğinin kırılması ya da zedelenmesi, lokal tümörler, bel fıtığı ve diğer bilinmeyen sebeblerden dolayı ortaya çıkmaktadır.

Özellikle zayıf kadınlarda oturarak düşme sebebi ile ciltaltı destek dokusu az olduğu için koksiks kemiği yer ile temas ederek daha zedelenmekte hatta kırılabilmektedir.

Kuyruk Sokumu Ağrısı Nedenleri

Doğuştan kuyruk sokumu kemiği aşırı eğimli olan kişilerde de koksigodini şikayeti daha fazla ortaya çıkmaktadır. Kuyruk sokumu ağrısı şikayeti olan hastalar özellikle uzun süre oturarak ve ayakta durarak çalışan kişilerdir. Sert sandalye üzerinde uzun süre oturmak ağrıyı ortaya çıkarabilir.

Kuyruk sokumu ağrıları anksiyeteli ve depresyonlu kişilerde daha sık görülür.

Gebelik dönemi koksigodini (kuyruk sokumu ağrısı) nin sık görüldüğü bir dönemdir.

Gebelikde Kuyruk Sokumu Ağrısı

 

Koksigodini tanısı için ağrının en az iki ay devam etmesi gerekir.

Koksigodininin en önemli sonucu ağrıdır;

*Oturma esnasında

*Oturma pozisyonundan ayağa kalkarken

*Büyük abdest yaparken

*Cinsel ilişki esnasında

*Adet dönemlerinde

genellikle kuyruk sokumu ve çevresinde, bazen de bacaklara yayılan ağrı olur.

Koksiks ağrısı sebebiyle hekime başvuran hastalarda mutlaka diğer sebepler araştırılmalıdır. Kadın üreme organları, bağırsak sistemi ve idrar yolu hastalıkları, tümörler ve enfeksiyonlar koksiks kemiği ağrısı olarak ortaya çıkabilir. Bu nedenle kuyruk sokumu ağrısı çeken hastalarda bu bölgeden kaynaklanabilecek hastalıkların ayrıntılı değerlendirilmesi yapılmalıdır. Koksiks kemiği patolojilerini göstermek için en iyi yöntemler düz röntgen, MR ve nadiren kemik sintigrafisidir.

Kuyruk Sokumu Ağrısı (Koksigodini) tedavisi

  • Öncelikle hastalara 6-8 hafta süre ile yumuşak oturma simidi, oturma banyoları ve antienflamatuvar ilaçlar verilmelidir.

Oturma-simidi

  • Özel bir oturma şekli ile koksikse binen yük azaltılabilir.
  • Koksiks çevresine kortizon enjeksiyonları yapılabilir.
  • Manuel tedavi ile koksiks mobilizasyonları bazı hastalarda işe yarayabilir.
  • Gebeliğe bağlı koksigodinilerde ağrı doğum sonrasında tedavisiz olarak geçebilir.
  • Proloterapi enjeksiyonu ile koksiks çevresindeki ligamentler stabilize edilebilir. Proloterapi seans sayısı hastanın cevabına göre değişir. Koksiks kemiği önünde bulunan sinirlerin blokajı bazı hastalarda işe yarayabilir (impar gangliyon bloğu). Çok nadiren koksiks kemiği cerrahi olarak çıkarılabilir. Cerrahi müdahale dâhil her türlü tedaviye rağmen ağrısı devam eden hasta sayısı oldukça fazladır.

 

FİBROMİYALJİ

Fibromiyalji sendromu (FMS) nedir?

FibromyaljiFibromyalji; yaygın kas ağrıları, yorgunluk, bitkinlik ve uyku bozukluğu ile seyreden kronik bir hastalıktır. Toplumun % 2 kadarında görülür. Hastalık kadınlarda çok daha sık görülür. çocukluk çağında bile görülebilir. Kaslarda, fibroz dokuda, bağlarda ve kirişlerde ağrı vardır. Sık rastlanan ve sebebi bilinmeyen bir kronik ağrı sendromudur.

FMS’ de röntgen filmleri, kan tahlilleri ve kas biyopsileri normaldir. Teşhis tamamen hastanın ifadesine ve doktorun muayenesine göre konulur. Bir hastaya FMS demek için ağrıların en az 3 ay sürmesi, sabah yorgunluğu ve vücutta belli sayıda hassas noktaların olması gerekir.

Fibromyalji belirtileri nelerdir?

Yaygın kas iskelet sistemi ağrıları hastaların en önemli şikayetidir. Ağrı, genellikle hastanın bir bölgesinden başlar ve bütün vücuduna yayılır. Boyun, kürek kemikleri arası, bel, baldırlar, sırt ağrının en çok yerleştiği yerlerdir. Ağrı, yanıcı, kemirici ve sızlayıcı olarak tanımlanır. Ağrı günün saatleri içinde fiziksel aktivite, uyku ve stres durumuna göre değişir. Ağrı bazen çok şiddetli olabilir. Nemli hava, soğuk, yorgunluk ve uykusuzluk ağrıları artırır.

Hastanın genel durumunun değerlendirilmesinde bir bozukluk yoktur, ancak hassas noktalar adını verdiğimiz ağrı noktaları vardır.

FMS’ li hastaların % 90’ında orta veya ileri derecede yorgunluk, dayanıklılıkta azalma ve bir çeşit tükenmişlik hali vardır, bazen yorgunluk ağrıdan daha önemli olabilir.

FMS’ li hastaların büyük çoğunluğunda uyku problemleri vardır. Bunlar derin uyku uyuyamazlar ve gece boyunca sık sık uyanırlar ve sabahları yorgun kalkarlar. Bazı hastalarda ise fazla uyku vardır. Fibromiyalji sendromlu hastalarda, uykunun süresinden çok dinlendirici olmaması önemlidir. Uykusuzluk ve yorgunluk, keyifsizlik, ilgisizlik, dayanıklılık azalması ve tükenmişliğe yol açar.

Ruhsal yapıyı nasıl etkiler ?

Ruh halindeki değişiklikler, FMS da sık görülen bir bozukluktur. Hastaların çoğunda bir hüzün, bir yıkılmışlık vardır. Hastaların 1/4′de belirgin bir depresyon bulunur. Ancak hastaların çoğunda depresyona ait belirtiler vardır. FMS’ li hastalar aynı zamanda asabi ve tahammülsüz insanlardır.

Bu hastaların bir işe yoğunlaşma ve basit problemleri çözme kabiliyetleri azalır.

Diğer belirtileri nelerdir?

Baş ağrıları, karın ağrıları, kabızlık, ishal, mide ağrıları, göğüs ağrıları, sık idrara çıkma ve acil idrar yapma isteği sık görülen şikayetlerdendir.

Ayrıca cinsel isteksizlik ve erken boşalma görülebilir. Cinsel isteksizlik özellikle kadınlarda aile içi huzuru bozacak kadar şiddetli olabilir.

Fibromyalji sendromunda çene eklemi ağrıları, kramplar ve kulak çınlamaları olabilir.

Fibromyalji Hastalığı kimlerde görülür?

Hastalık daha çok kadınlarda görülür. Erkeklerde ve küçük çocuklarda bile görülebilir. Menopoz döneminde görülme sıklığı ve şikayetler artar.

 Fibromiyalji Sebepleri nelerdir?

Fiziksel ve ruhsal travmalar, ekonomik kayıplar, bir yakının kaybedilmesi, enfeksiyon hastalıkları, hormonal bozukluklar fibromiyalji sendromuna sebep olabilir. Ayrıca genetik faktörlerin de hastalığın gelişiminde rolü vardır. İklimin fibromiyalji sendromu gelişiminde etkisi yoktur, ancak soğuk ve nemli hava fibromiyalji sendromunda şikâyetleri artırır.

Fibromiyalji sendromu hangi hastalıklarla birlikte görülebilir?

* Kronik yorgunluk sendromu * Migren ve diğer baş ağrıları * İrritabl kolon sendromu (kolit) * Miyofasial ağrı sendromları * Huzursuz bacak sendromu * Diğer romatizmal hastalıkların seyri esnasında görülebilir.

Fibromiyalji sendromu nasıl tedavi edilir ?

İlaçlar : Fibromiyalji sendromu tedavisinde kullanılan ilaçlar daha çok, uykuyu düzenlemek ve depresyonu tedavi etmek, yorgunluğu gidermek amacıyla kullanılır. Antidepresan ilaçlar etkili dozda kullanılmalıdır, ve uzun süreli kullanılmalıdır. En uygun ilacı bulmak bazen zor olabilir. Hastanın şikayetleri 2-4 haftadan sonra azalmaya başlar. Ayrıca kas gevşetici ve ağrı kesiciler kullanılabilir.

Düzenli ve yeterli uyku : Bu hastalar aynı saatte yatmaya alıştırılmalıdır, yatmadan önce uykuyu etkileyecek alkol, sigara, çay, kola, kahve gibi maddeler alınmamalıdır.

Egzersiz: Günlük aerobik egzersizler ve germe egzersizler çok önemlidir. Ancak hasta yorucu egsersizlerden kaçınmalıdır. Egzersizler günün erken saatlerinde ve akşam yapılmalıdır.

Fiziksel ve ruhsal zorlanmalardan kaçınma: Stres ve aşırı çalışma FMS belirtilerinde artmaya yol açar. Ancak bu insanlar mutlaka günlük sorumluluklarını da yerine getirmelidirler.

Diğer uyku bozukluklarının tedavisi : Huzursuz bacak sendromu, horlama, eşin horlaması, kafein alma, obezite (şişmanlık), alkol gibi uykuyu engelleyici faktörler tedavi edilmeli veya bunlardan kaçınılmalıdır.

Fibromiyalji remisyona girse (iyileşse) bile tekrarlama riski çok yüksektir. Bu sebeple bu hastalar hep olumlu bir tavır almalı ve bu hastalığın günlük hayatlarını berbat etmelerine izin vermemelidir.

Fizik tedavi, kaplıca kürleri, çevre değişiklikleri, yumuşak doku enjeksiyonları iyileşmeye katkıda bulunabilir.

KAS AĞRISI SEBEPLERİ

Kaslardaki ağrıların birçoğunun sebebi kaslardaki gerginlik, stres, aşırı kullanım, sportif ve mesleki zorlanmalar ve duruş bozukluklarıdır. Kas spazmıBu tip kas ağrıları genellikle bir ya da bir kaç kas grubunu etkiler ya da vücudun sadece bir bölgesini tutar. Sistemik kas ağrılarının birçok sebebi olabilir bunların bir kısmı para neoplastik sendromlar, bağ dokusu hastalıkları gibi son derece ağır hastalıklar olabilir. Kas ağrılarının sık rastlanan sebepleri;

Fibromiyalji sendromu

-nöromiyofasial ağrı sendromlar

-kompartıman sendromlar

miyofasial ağrı sendromları

-kronik yorgunluk sendromu

-dolaşım bozukluklarına bağlı ağrılar

-dermatomiyozit ve polimiyazit

-hipotiroidizm

-gribal enfeksiyonlar

-bağ dokusu hastalıkları (lupus, RA)

-polimiyaljia romatika

-bazı ilaçlar (kolesterol düşürücüler)

-postpoli sendromu

-porfiria

-aşırı kullanım

-mesleki zorlanmalar ve posturel bozukluklar

-kanserler

-kas krampları

DİZ AĞRISI,KİREÇLENME (OSTEOARTİRİT) VE TEDAVİSİ

Toplumda   yaygın   olarak  görülen  eklem  ağrılarından  biri  de  diz  ağrılarıdır. Dizimiz  ayak  bileğinden  sonra  en  çok  ağırlık  taşıyan  ikinci  eklemimizdir.  Bu  nedenle  dizimiz  kireçlenmenin (osteoartirit) Diz Kireçlenmesi en sık  görüldüğü  eklemimizdir. Diz  eklemi   femur, tibia  ve  patella  adını  verdiğimiz  3 adet   kemiğin  bir  araya  gelmesiyle  oluşur . Diz  eklemini  oluşturan  diğer  yapılar  eklem  kıkırdağı, eklem  kapsülü, menisküsler, iç  ve  dış  ligamentlerdir (bağlar). Ayrıca  dizin  çevresinde  kasların  uzantıları  olan  tendonlar, bursalar, damar  ve  sinirler  bulunur.

Diz  ekleminde  eklem  kıkırdağı ; hareket  sırasında  kemiklerin  birbirine  sürtünerek   aşınmasını  engeller, eklem  kapsülü;  eklemi  çepeçevre  sararak  eklem  stabilizasyonuna katkı  sağlar,eklem  boşluğunu  oluşturur, ayrıca   iç  kısmında  bulunan  sinoviyal  zar  aracılığıyla  diz  içinde  bulunan  sinoviyal  sıvıyı  üretir, menisküsler;  diz  içi  küçük  yastıkçıklardır hem  dize  gelen  şokları  absorbe  ederler  hem  de  dize  binen  yükün  eşit  ve  dengeli  dağılmasını  sağlarlar, ligamentler; dizin  sağlam  bir  şekilde  bir arada  durmasını  sağlarlar, dize  zarar  verebilecek  aşırı  hareketleri  engellerler , tendonlar; kasların  kemiğe  yapışan  uzantılarıdırlar  ve  kaslarla  beraber  dizi  hareket  ettirirler, bursalar; hareket  sırasında  tendonların  kemiğe  sürtünerek  aşınmasını  engelleyen  içi  sıvı  dolu  keseciklerdir.

Dizimizi  stabilize  eden  bağlarda  hasar  ve  gevşeklik  oluşması  sonucunda  hem  dize  binen  yük  artar  hemde  dizi  zorlayıcı  aşırı  hareketler  engellenemez, dizin  stabilizasyonu (sağlamlığı)  bozulur. Böylece  eklem  kıkırdağı  ve  menisküs  gibi  yapılar  travmalara  açık  hale  gelirler , eklem  yüzeyleri   arasında  sürtünme  ve  aşınmalar  meydana  gelir. İlk  eklem  kıkırdağı  ve  menisküsler  aşınır  daha  sonra  eklem  kıkırdağının  altındaki  kemikte  değişimler  olur, ardından  eklem  kapsülü  yozlaşmaya  başlar, eklem  sıvısı  azalır, diz  etrafında  kemiksi  çıkıntılar (osteofit)  oluşur. İşte  bu  tabloya  kireçlenme (osteoartrit) Dizde Kireçlenme (osteoartirit)denmektedir.

Diz  problemlerinde  proloterapi  sonucu  değil  sebebi  tedavi  etmeye  çalışır. Proloterapi  dizde  tendon, ligament  ve  eklemi  canlandıran, gevşeklik  ve  hasarları  tedavi  eden , dokuları  yenileyip  güçlendiren  bir  tedavi  yöntemidir. Proloterapi  ile  hasarlı  diz  eklemi  vücuda  tamir  ettirilmektedir.

Diz  proloterapisinde   amaç  ligament, tendon  ve  kasları  güçlendirerek  diz  eklemine  binen  yükü  azaltmak , diz  içi  bağ, kıkırdak  ve  menisküs  gibi  yapıların  mümkün  olduğunca  tamir  edilip  yenilenmesini  sağlamaktır. 

Diz  proloterapisinde  zamanla   doku  yenilenmesi  ve  stabilizasyon (eklemin  sağlamlığı)  sağlandıkça  ağrılar  hızla  azalacaktır.

Osteoartirit (diz kireçlenmesi tedavisi) tedavisinde Prolo terapi
Prolo terapi ile Osteoartirit (diz kireçlenmesi) tedavisi

Proloterapi  akut  ve  kronik  diz  ağrılarının  tedavisinde   uygulanan , sonucu  değil  hastalığın  kendisini  tedavi  etmeye  çalışan , diz  problemlerinde  mutlaka  denenmesi  gereken  doğal  ve  etkili  bir  tedavi  yöntemidir.

BEL FITIĞI NEDİR?

Bel fıtığı (tıbbi ismiyle ”herni diskal”);

Bel Fıtığı
Bel fıtığı:resimde kırmızı renkle gösterilen kısım bozulan kıkırdakdır,yerinden taşarak etrafa yayılır.

 

insan omurgasını oluşturan kemiklerin arasını dolduran ve vücut yükünün dengeli olarak dağılmasını sağlayan, iki farklı kıkırdaktan oluşan diskin dış kısmının yırtılması ile sinir kanalına doğru taşması ve komşuluğunda bulunan sinirleri baskı altında bırakmasıdır.

Bel bölgesinde 5 omurga ve bunların arasında disk dediğimiz yastıkçıklar vardır,bu yapıları destekleyen bağ dokuları ve kaslar omurgayı tamamlar.

Bel fıtığı anulus fibrosus olarak adlandırılan zarın yırtılması sonucu fıtıklaşan nükleus pulposusun omurilik kanalına yada sinir köküne bası oluşturması sonucunda oluşur.

Diskin fıtıklaşması hangi omurga kemikleri arasında oluşmuşsa o bölgenin adıyla anılır.Bel Fıtığı Lomber Disk Hernisi

Omurlar arasında yer alan disk yastıkçığı ağır kaldırma veya ters hareket sonucunda yerinden çıkarak sinir köklerine bası yapabilir. Bu durum başlangıçta, yani basının hafif olduğu durumlarda sadece bel ağrısına neden olurken, daha ileri safhalarda kalça ve bacak ağrısına da yol açabilir. Sinir basısı nedeniyle ayakta kuvvet kaybı, uyuşma ya da refleks değişiklikleri meydana gelir. Muayene bulguları ve MR bulgularına dayanarak bel fıtığı tedavi şekli belirlenir.

Lomber Disk Sorunlu alanları

Her Bel Ağrısı Bel Fıtığı değildir.

Beli ağrıyan hastaların tomografik veya MR incelemelerinde raporlanan hafif derecedeki fıtıkların hastalar taraftan okunması ya da doktorunun hastaya bel fıtığı olduğunu söylemesi sonucunda çoğu hasta bel fıtığı tanısını kendisine yakıştırır ve bunu kabullenir.

Muayene bulguları öncelikli olmadan, MR ile değerlendirilen hastalarda, aslında hastanın ağrı nedeni olmayan hafif disk taşmaları tarif edilebilir ve hasta bel fıtığı teşhisi ile etiketlenmiş olur. Oysa bu doğru bir yaklaşım değildir. Bel fıtığı düşüncesi ile günlük aktivitesini kısıtlayan ve kas çalışmasını azaltan hasta aslında kendine zarar vermeye başlar. Çünkü bel ağrılarının en sık nedeni olan bel kasları ve/veya bel omur eklem sorunlarında özellikle aktif bir yaşam tavsiye olunur. Aksi durumda kas zafiyeti ve eklem kireçlenmesi hızlanarak hastalık ilerler.

Yaygın olarak görülen Bel Fıtığı belirtileri; bel ağrısı ve bilhassa bacaklara vuran ağrıdır.Daha ileri aşamasında bilhassa bacaklarda olmak üzere, ayakta uyuşma, güçsüzlük, nadir olarak da  yanma ve iğnelenme tarzında şikayetler olur.

Sağlıklı bir bel nasıl olmalıdır?

Sağlıklı bir bel sağlıklı omurga kolonu ve omurgaya destek veren kas ve bağlardan oluşur. İnsan bedeninde toplam 33 adet omur bulunmaktadır. Bu omurların birleşmesi ile omurga kolonu oluşur. Her iki omur arasında disk adını verdiğimiz yastıkçıklar bulunmaktadır. Bu yastıkçıklar sayesinde omurga bir taraftan yük çekerken, bir taraftan da her yöne eğilebilir. Ayrıca her iki omur arasında sağda ve solda bulunan deliklerden sinirler çıkarak kola ve bacağa giderler.

Bel bölgesinde toplam beş adet omur bulunmaktadır. Bu omurlar vücudun ağırlığının önemli bir bölümünü taşırlar. Zamanla bu omurların kemiksel yapısı veya disklerinde değişiklikler ve bunun sonucunda ağrılar ortaya çıkar.

Bel ağrısı yapan nedenler nelerdir?

Bel ağrısı bir çok nedene bağlı olabilir. Bu nedenlerin arasında bel fıtığı, bel kayması gibi omurga ile ilgili sorunların yanı sıra, duruş bozukluğu, aşırı kilo, kas ve bağlardan kaynaklanan problemler ile romatizmal hastalıkları sayabiliriz.

Bel Fıtığı Hastalarında Ameliyatsız Tedavi Yöntemi Proloterapi

Proloterapiyi vücudumuzun herhangi bir yerinde bulunan yırtılmış ya da hasar görmüş bağ dokuları ve eklem ağrıları, bel fıtığı, diz burkulması, diz çapraz bağ yaralanması, boyundan kaynaklanan baş ağrısı,boyun sırt ve bel ağrısı, kaburga kırıkları ağrısı, eklemler veya omurga cerrahisi sonrasında devam eden ağrılar, omuz ağrıları ve tendon zedelenmeleri gibi hastalıkların tedavisi için uyguluyoruz.

Bacakta şiddetli uyuşukluk ve kuvvet kaybı yapan bel fıtığı için  acil tedavi ya da  cerrahi gerekebilir. Bunun dışındaki bel ve bacak ağrıları için birçok ağrı tedavi yöntemi vardır.

Tarafımızdan uygulanmakta olan Proloterapi tedavisi yöntemi 1930′lu yıllardan beri A.B.D’de uygulanmaktadır ve cerrahiye alternatif bir ameliyatsız  tedavi şeklidir. Diğer klasik ve natural olmayan ağrı tedavi yöntemlerinin çoğu sadece hastalığın nedenini baskılarken, Proloterapi  ağrının nedenini tedavi eder.

 

PROLOTERAPİ HASTASI OLUP OLMADIĞINIZI GÖSTEREN KRİTERLER NELERDİR?

PROLOTERAPİ HASTASI OLUP OLMADIĞINIZI GÖSTEREN 10 KRİTER

Proloterapi-Hastası-belirtileri-kriterleri

1)Ağrım var ve bir travma sonrası gelişti.O travmadan beri  ağrı duyuyorum.

2)Düşme çarpma olmadı ancak eklemlerimde gittikçe artan bir ağrı var.Yol yürümek ve çömelmekle ağrım artıyor.Eklemlerimden ses geliyor.

3)Çok az ağrım var , ağrı kesici almaya gerek duymuyorum.Ağrımın ilerlemesinden korkuyorum.Dizinde kireçlenme var dediler.

4)Ağrım var ama çok sağlıklıyım başka hiçbir problemim yok.

5)Yaşam standartlarımı düşüren ve hareketlerimi kısıtlayan ağrım ve hareket kısıtlılığım var.

6)Bazı aktiviteler ağrımı artırıyor.

7)Kas spazmları kesinlikle benim ağrımın bir parçasıdır.

8)Ağrımdan kurtulsam başka sorunum yok.

9)EMAR ve grafilerimde hiçbir problem çıkmadı ama ağrım var doktorlar bel fıtığı başlangıcı dediler.

10)Bende bir his ve duyu kusuru yok ,uyuşukluk yok ,ancak ağrım var.

DİYORSANIZ SİZ PROLOTERAPİ HASTASI OLABİLİRSİNİZ.PROLOTERAPİ UYGULAYAN BİR HEKİME GÖRÜNMENİZ FAYDANIZA OLABİLİR.

PROLOTERAPİ HANGİ HASTALIKLARI TEDAVİ EDER?

PROLOTERAPİ TEDAVİSİ

 

Eklem gevşeklikleri ve güç kaybı (laksite)

Tendinit ve ligamentit (Tendon ve ligamentlerde iyileşmeyen kronik ağrılar)

Bursit (eklem ve tendonların kayganlığını sağlayan sıvı üreten organlarda inflamasyon)

Artroz (eklem kireçlenmeleri, aşınma ve eskimeler)

Kas ve tendonların tekrarlayan şişmeler ve ağrılar sonucu işlev yapamadıkları rahatsızlıklar

Baş ağrıları

Bel ağrıları( fıtık, kireçlenme, operasyon sonrası)

Boyun ağrıları (fıtık, kireçlenme, operasyon sonrası)

Sırt ağrıları (fıtık, kireçlenme, operasyon sonrası)

Omurgada, göğüs kafesinde ve kaburgalarda geçmeyen kas ve ligament ağrıları

Topuk dikeni ve plantar fasiit

Ayak bileği, el bileği burkulmaları sonrası geçmeyen ağrılar

Koksigodinia (Kuyruk sokumu ağrısı)

Skolyoz (skolyozda bilinenin aksine ligament inbalansı çok önemli bir sebeptir)

Osteitis pubis

Diz ağrıları (kondromalazi, kireçlenme, menisküs, ligament hasarı)

Tenisçi ve golfçü dirseği (epikondilit)

Morton nöroması.

Spondilolistezis (bel kayması)

Karpal Tünel Sendromu.

Avasküler nekrozlar (kemik dokusunun yetersiz kanlanması nedeniyle nekroze olması)

Donuk omuz.

İmpingement sendromu.

 

NİÇİN İMS?

Intramuscular Stimulation (IMS) -Kuru İğneleme

Aşırı hassasiyet ve kas kısalması ağrı kesicilerle ve diğer ağrı tedavilerinde kullanılan ilaçlarla tedavi edilemez. Ayrıca bu ilaçlar ağrının sebebini maskeler, mide-bağırsak, böbrekler,  kalp damar gibi hayati organlar için ciddi yan etki riskleri taşır.  Kas- iskelet sistemi sorunlarından kaynaklanan nöropatinin tedavisi genellikle daha zordur.

İMS, aşikar bir zedelenme yada enflamasyon (yangı)  olmaksızın ortaya çıkan kronik kas- iskelet sistemi sorunlarının teşhis ve tedavisini içeren entegre bir ağrı tedavi sistemidir.

intramuscular-stimulation-ims

 İMS radikülopati yapan ya da yapmayan kas iskelet sistemi ağrılarının tedavisinde modern batı tıbbı yöntemlerinin kullanılması ile yapılan bir tedavi metodudur. Bu tedavinin akupunkturla bir ilgisi yoktur. İğneler hastanın en az acı duymasını sağlayacak kadar çok ince ve derin kas dokularına rahatça ulaşacak kadar uzun olmalıdır, bu şartları ancak akupunktur iğneleri sağlar. Tedavi için normal mandrenli iğneler de kullanılabilir ancak bu iğneler hem kısadır, hem de kalındır.

İMS de iyi bir muayene, röntgen, ileri görüntüleme yöntemleri birlikte kullanılmaktadır. Ancak kronik ağrılarda bu görüntülerden çok hastanın hikayesi ve muayene önemlidir.

Tedavi; iğnelerin herhangi bir madde enjekte etmeksizin problemli ve sinirleri sıkıştıran kaslara uygulanması şeklinde yapılır.

İğne gergin, hassas  kas bantlarının merkezi yerlerine uygulanmaktadır. Kaslardaki bu gergin ve kasılmış- kısalmış lifler sinir köklerindeki irritasyon  ve sıkışmadan sorumludur. Yine bu gergin bantlar diskleri sıkıştırarak sinirlere doğru baskı yapmasına yol açar.  Normal kaslara iğnenin batırılması genellikle  ağrısızdır, kısalmış  ve aşırı hassas kaslar iğneyi kavrar bu kavrama hasta tarafından bir kramp şeklinde algılanır.

Bu işlemin 3 adet sonucu vardır;

Birincisi, kaslardaki gerilme refleksi uyarılır ve sonuçta refleks bir gevşeme oluşur (kasın boyu uzar).

İkincisi, iğne kaslarda  küçük,  zedelenmeler yapar. Bu küçük zararsız zedelenmeler kanın bu bölgeye akmasını sağlar, bu da doğal iyileşme sürecini başlatır.

Üçüncüsü, tedavi kasta elektriksel bir potansiyel oluşturur,  bu elektriksel potansiyel sinir fonksiyonunu normalleştirir.

İMS kullanılan iğne, kas  iğciklerini uyarır. İMS tedavisinin (kuru iğne) amacı sinirleri sıkıştıran tahrip eden kısalmış ve kasılmış kasları gevşetmektedir. Aşırı hassas kasları gevşetmektedir. Aşırı hassas kasların hassasiyetlerini giderir. İMS kontraktür sonucu kısalan kasların uzatılmasına katkıda bulunur.

Kuru iğne tedavisi (IMS) ağrıya sebep olan nöropatik  durumu da tamir eder. 

KURU İĞNE TEDAVİSİ NEDİR?

Kas-iskelet sistemi ağrılarının en önemli sebebi kas spazmıdır. Kas spazmı birçok ağrı sendromu olarak kendini gösterir. Bunlar; baş ağrısı, boyun ağrısı, omuz ağrısı, sırt ağrısı, bel ağrısı, tendinitler, entesopatiler, ligamentitler vs. Kaslardaki ağrılı spazmlar kaslara ve tendonlara, eklem aralığını daraltarak eklemlere binen yükü artırır. Disklere baskı yaparak fıtıklaşmalara, ağrılı omurga sendromlarına yol açar. Spazm damarsal yapıları da sıkıştırarak ekstremitelerde soğukluk, üşüme, ağrı, ödem gibi belirtilere yol açar. Ayrıca sinirlere olan baskılar sonucu siyatalji (bacak ağrısı), brakialji (kol ağrısı) gibi radikülopatiler oluşturur.

Kuru-igne-tedavis-ims

İntramusküler stimülasyon (IMS) ağrılı kas spazmlarının tedavisinde kullanılan önemli bir tedavi metodudur. Kuru iğneleme metodu olarakta adlandırılır. İMS çeşitli uzunluklardaki çok ince iğnelerin spazm olan kaslara batırılarak spazmın çözülmesi esasına dayanır. İMS; tek başına bir çok ağrılı hastalığı tedavi etmede yeterlidir. İMS; ilaç tedavisi, fizik tedavi, kaplıca tedavileri, kinezyoterapi (hastalıkların egzersizle tedavisi) gibi tedavi metodları ile kombine edilebilir.

Miyofasial ağrı sendromu (MAS)  sebebi bilinmeksizin herhangi bir bölgesel kas-iskelet sistemi ağrısını tanımlamak için kullanılan bir terimdir. Kaslar ve onunla ilişkili yumuşak dokularda ağrı, hareket kısıtlığı, hassasiyet gibi belirtiler vardır. Miyofasial ağrıların en önemli sebepleri travmalar, duruş bozuklukları, tekrarlayan hareketler, stres, aşırı kullanım, doğumsal bozukluklar vs.

Miyofasial ağrılarının tanısı için herhangi bir test, röntgen, laboratuar bulgusu yoktur. Teşhis genellikle hastanın ifadesine ve hekimin muayenesine göre konulur. Bel ve boyun ağrıları gibi ağrı sendromları ile hekime başvuran bir çok hastada tomografi, MRI gibi ileri görüntüleme yöntemlerinde görülen patolojik değişiklikler ağrının gerçek sebebi olmayabilir.

Miyofasial ağrılarda tedavi oldukça zordur. Sebebi ortaya çıkarmak her zaman kolay değildir. İlaçlar genellikle çok az işe yarar. Kaplıca ve fizik tedavi vs. kısmen fayda sağlar. Egzersizler çok önemli olmakla birlikte, hastaların bu egzersizleri düzenli yaptığını söylemek çoğu zaman mümkün değildir.

Miyofasial ağrı sendromu olan hastalarda, spazm olur. Spazm olan kaslar kısalır ve kalınlaşır, aynı zamanda kas içindeki mikrosirkülasyon (dolaşım) bozularak kas iskemisi (oksijensizlik) oluşturur. Kaslarda dokunmaya, sıkmaya ve hareketlere karşı bir hassasiyet vardır.

Ayrıca; kasılan kas tendonları ve tendon yapışma yerlerini (enthesis) gererek, tendopati ve entesopatiye yol açar. Olay kronikleştikçe  eklemlerde yozlaşmalar, disk yıpranmaları, tendinitler, nöropati (sinir harabiyeti) gibi patolojiler ortaya çıkar.

IMS (intramuscular stimulation); Dr Gunn tarafından geliştirilmiş bir ağrı tedavi metodudur.

IMS de kasılmış ve kısalmış kasa bir iğne batırılarak bu spazm çözülmeye çalışılır. Bir kasta çoğu zaman çok sayıda ağrılı kasılmış kas demetleri olduğundan çoğu kez, çok sayıda iğneleme yapmak gerekir.

Tekrarlayan veya kronikleşmiş ağrıda spazmla birlikte fibroz doku gelişimi de varsa iğne sayısının ve iğneleme sıklığının arttırılması gerekir. Ancak fibrotik kaslarda olumlu sonuç her zaman mümkün değildir.

IMS bir akupunktur yöntemi midir?

IMS ile akupunkturun benzerliği, ikisinde de iğne kullanılmasıdır. Akupunkturda iğne belli noktalara yapılır ve 20 dk kadar beklenir. IMS de ise iğne spazm olan ve olması muhtemel kaslara yapılır ve hemen çıkarılır. Etkisini hemen gösterir. İMS de iğne nöroanatomik yapıya göre çeşitli doku derinliklerine yapılır. Kronik kas iskelet sistemi bozuklukları ve bu bozukluklara bağlı ağrıların tedavisinde İMS oldukça etkili bir yöntemdir.

Uygulama hangi aralıklarla  yapılmalıdır ?

Genellikle haftada 1 veya 2 defa, 6-10 seans arasında yapılır. İMS ağrılı bir yöntem olmasına rağmen sonuçlar oldukça iyidir.

AĞRININ SINIFLANDIRILMASI

Ağrının süreye göre, oluşum mekanizmalarına ve kaynaklandığı bölgeye göre sınıflaması yapılabilir.

1)Zamansal zeminde ağrı:

a) akut

b) kronik ağrı olarak 2 ana kategoriye ayrılır.

Akut ağrı çoğunlukla yapısal bir hasarı takiben ortaya çıkan, sebebin kaybolması ile yavaşça kaybolan ağrılardır.

Kronik ağrılar akut ağrılar gibi başlangıçta yapısal bir hasarla başlayan ancak daha sonra bayinsel mekanizmalardaki kendiliğinden aktivite artışları ile komplike olan, süresi 6 aydan uzun ağrılardır. Kronik ağrılar 4 ana kategoriye ayrılabilir:

a) Klinik olarak tanısı konamamış tıbbi bir hastalıkla birlikte,

b) Periferik veya santral sinir sistemi hastalıkları ile birlikte (nörojenik veya nöropatik ağrı),

c) Psikiatrik hastalıklarla birlikte

d) Sebebi aydınlatılamıyan kronik ağrılar.

Tanısı konamamış bir hastalıkla birlikte bulunan kronik ağrıların nedeni sıklıkla sinir sonlanmalarını veya periferik bir sinir gövdesini irrite eden yapısal değişikliklerdir. Nosiseptif tipte ağrılardır. Kanserler bu tür ağrıların en sık nedenidir. Kanserle ilgili hastalığın henüz tanısı konmadan kemik metastazları, peritoneal, retroperitonel dokulara veya akciğere yayılmalar, brakial ve lumbosakral pleksus etkilenmeleri ile kronik ağrılı bir sendroma neden olabilir. Nedeni aydınlatılamıyan kronik ağrılar, klinisyeni zor durumda bırakan ağrılardır. Bu tip hastalarda psikiatrik nedenler ve nöropatik nedenler dışlanmış olmalıdır ve hekim tarafından belirli aralıklarla sebebin araştırılması için görülmelidir. Bu hastalarda ağrının yerleşim bölgesiyle ilgili olarak mediasten, akciğer, retrofaringeal, retroperitoneal, paravertebral bölgeler, uterus, testis, prostat açısından tarama ve incelemeler yapılmalıdır.

2) Mekanizmalarına göre ağrı:

a)Nosiseptif ağrı,

b)Nöropatik ağrı,

c)Deafferantasyon ağrısı,

d)Psikosomatik veya psikojen ağrılar olarak sınıflandırılabilir.

Nosiseptif ağrı periferik nosiseptörlerin deri, kas, bağ dokusu gibi alanlarda genellikle bire lezyonun tetiklediği yukarıda anlatılmış olan nosiseptif mekanizmaların işlediği ağrılardır.

Nöropatik ağrılar periferik veya santral sinir sistemi yapılarındaki bir lezyonla ilişkili olarak ortaya çıkan ağrılardır. Nöropatik ağrıda allodini, hiperestezi, dizestezi, hiperaljezi gibi anormal ağrılı fenomenler görülebilir. Nörojenik ağrılar en sık periferik polinöropati veya mononöropatiler, tuzak nöropatileri, sinir travmaları, herpes zoster enfeksiyonları sonrası görülmektedir.

Deafferantasyon ağrıları nörojenik ağrılar grubuna girebilecek ancak mekanizmasının özelliği nedeni ile ayrı ele alınabilen bir tablodur. Somatosensoriyel uyarıların santral sinir sistemine ulaşmasında kesinti sonucu ortaya çıkar. Periferik sinir kesisi, spinal, medüller, pontin ve talamik düzeydeki lezyonlar ile meydana gelebilmektedir. Talamik kanama veya infarktlarda görülen talamik ağrı sendromu (Dejerine- Roussy Sendromu) buna bir örnektir.

Psikosomatik ağrı depresyon veya kronik anksiyeteli durumlarda görülen ağrıya neden olacak yapısal lezyonun bulunmadığı bir gruptur.

AĞRI TERMİNOLOJİSİ

Ağrı : Gerçek veya potansiyel doku hasarına eşlik eden hoş olmayan duyusal veya duygusal tecrübe.

Impairment(yetersizlik): Psikolojik, fizyolojik ve anatomik yapı yada fonksiyon kaybı veya anamolisi

Nosisepsion:Doku hasarına sebep olan uyarının algılanmasıdır.

Nosiseptör  : Zararlı yada zarasız uyarıyı ayırdedebilen reseptör.

Ağrı  eşiği  : Uyarının ağrılı olarak algılanmadığı en düşük yoğunluk

Ağrı toleransı: Kişinin dayanabildiği en yüksek ağrı

Allodini   :Zararsız bir uyaranın ağrı olarak algılandığı anormal bir durumdur.

Parestezi   : Herhangi bir anormal duyu

Disestezi   : Ağrılı bir parastezidir, ayaklarda yanma hissi

Hipoentezi: Uyarana karşı azalmış hassasiyettir

Anestezi doloroze: Normalde uyuşuk bölgede ağrının hissedilmesi

Nevralji      : Sinir yada sinirin dağılım alanında ağrı

Hiperpati     : Tekrarlayan uyarıya anormal ağrı cevabı

Lancinating   : Batıcı ağrı, saplanır gibi ağrı

Algojenik maddeler: Histamin, sP, K+, PG

Deafferantasyon : Primer duyusal nörondan normal  girdinin kaybolması, PHN,sinir kopmaları

Santral ağrı   : Ağrı üreten kaynak, omurilik veya beyindedir.

Yansıyan ağrı: Doku hasarının olduğu bölgeden, başka yerde hissedilen ağrı

Fantom ağrısı: Vücudun cerrahi olarak alınan bölgesindeki ağrılar

Akut ağrı : Doku hasarı ile ilişkili, iyileşme süreci sonrası ortadan kalkan ağrıdır.

Kronik ağrı : Doku hasarı ile ilişkili olmayan 3 aydan uzun süren ağrı

Hiperaljezi: Ağrı algılanmasının artmasıdır. Primer veya sekonder olabilir. Primerde olay reseptörlerin hassasiyetinde artmaya, sekonderde ise  medulla spinalis (omurilik) de arka boynuzdaki ağrı iletimi yapan nöronların aktivasyon eşiğindeki düşmeye bağlıdır.

AĞRI NEDİR?

Ağrı tanımlanması güç bir duyumdur. Dokunma, basınç, titreşim, ısı gibi duysal kabiliyetlerimize benzerlik taşısa da, bu duyuların yoğunlaşmış biçimi değil onlardan farklıdır. Ağrının temel görevi vücudun savunma mekanizmalarından biri olmasıdır. Ağrının algılanamadığı bir durum olan herediter ağrıya duyarsızlık nöropatilerinde kol ve bacaklarda yanıklar, travmatik ve iyileşmeyen yaralanmalar görülebilir. Ağrının organizmanın savunma mekanizmalarından olması tecrübelerle ilişkilidir. Daha öncesinde kötü bir tecrübe olduğu bir ağrılı uyaranla yeniden karşılaşıldığında, refleks şekilde o uyarandan kaçınılır. Ağrı ve nosisepsiyon kelimeleri anlamca birbirlerine yakın görünseler de, farklı iki kavramdır.

Nosisepsiyon çevresel bir alanda örneğin deride oluşan yangısal bir süreçle birlikte olan ve ağrılı uyaranların merkezi sinir sistemine taşınması, ağrıyla ilgili üst merkezlerde algılanması ve bu uyarana karşı olan tepkilerin ortaya konulması olayının bütünüdür. Oysa ağrı, nosiseptif sistemlerle ilişkili veya merkezi sinir sistemi kaynaklı, organizmada rahatsızlık, kaçınma hissi ile birlikte olan hoşa gitmeyen bir duyumdur. Yani ağrı nosisepsiyon denen fizyolojik algı-tepki zinciri içinde yalnızca hissedilen duyumdur.

Ağrı anlık bir ağrılı bir uyarana karşı kısa süreli olabildiği gibi dirençli yada kronik nitelikte olabilir. Dirençli ağrılar nosiseptif veya nöropatik orijinli olabilir.

Nosiseptif ağrı, doku zedelenmesi sonucu deri üzerinde bulunan nosiseptörlerin uyarılması sonucu ortaya çıkar ve sıklıkla yangı buna eşlik eder.

Nöropatik ağrılar, doğrudan çevresel veya merkezi sinir sisteminde sinirlerin zedelenmesi ile oluşur. Nöropatik ağrılar yanıcı ya da kısa süreli, batıcı karakterdedir. Tedavileri oldukça zor ve karmaşıktır.